8 Şubat 2018 Perşembe

GÜNÜN KÖŞE YAZILARINDAN SEÇKİ 8 Şubat 2018



GÜNÜN KÖŞE YAZILARINDAN SEÇKİ


“İlk düşünürümüz Bilge Tonyukuk’a (646-726) minnetle”

8 Şubat 2018

“Yeni uluslararası ilişkiler rejiminin, mazideki bagajları gündeme getirerek, milletleri bir murakabe ve muhasebeye sevk edeceğini ve bunun sonucunda da küresel bir ibra arayışına sebep olabileceğini şimdiden söylemek pek erken olmasa gerek.”. http://www.gunes.com/yazarlar/omer-ozkaya/paradigma-rekabeti-1-850206

Bununla birlikte, kurulan gözlem noktaları, Türkiye’yi Beşar Esad rejimiyle coğrafi olarak karşı karşıya getirirken, pek çok aktörün at koşturduğu kontrolsüz bir coğrafyada önemli risklere de açık hale getiriyor. Bu arada, Esad rejiminin önümüzdeki günlerde toprak kazanmak üzere batıya doğru hamleler yapması halinde TSK unsurlarıyla kafa kafaya gelmesi, dışlanmaması gereken bir olasılıktır.”. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/turk-silahli-kuvvetleri-neden-idlibde-40734880


Özelleştirme meselesi... 
Değinmek istediğim üçüncü konu artık şu taş devrinden kalma özelleştirme anlayışını değiştirmemiz gerektiği konusu. “En çok parayı verene satarız, sonrasına da bakmayız, işi piyasa çözer” anlayışı yalnız Türkiye’de değil, tüm dünyada iflas etti. İngiltere bile bunun cezasını şu günlerde çekiyor. İngiltere’nin küresel teknolojik dönüşümün gerisinde kalmasının en önemli nedenlerinden biri, Thatcher döneminde yapılan hesapsız, ufuksuz özelleştirme dalgasıdır.
Türkiye’de ise bu konuda en somut örnek Türk Telekom’dur.
Türk Telekom,”Parayı en çok verene satarız” yaklaşımının yanlışlığının tek başına ispatıdır. Ayrıca artık bu tür blok satış tarihe karışıyor. Burada, bu kadar gelişmiş finansal mimarinin, derinleşmiş sermaye piyasalarının olduğu bir dünyada yapacağınız en yanlış hareket, stratejik bir varlığınızı, blok olarak bir yabancı ülke sermayesine teslim etmektir.  O zaman ne yapmalıyız; biz bu tür stratejik varlıklarımızı millete arz etmeliyiz. Blok satış yerini bu almalıdır. Devlet yönetirse zarar eder, özel sektör yönetirse kâr eder. indirgemeciliği de bitmiştir.  Artık başarılı bir işletmenin arkasındaki mülkiyet biçimi önemli değildir. Önemli olan bu işletmenin piyasa koşullarında etkin yönetilmesidir. Türkiye’nin stratejik işletmeleri milletindir ve onları en iyi milletin temsilcileri yönetir.”. http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cemil-ertem/donusum-faiz-ve-ozellestirme--2605912/

Bizim gibi kişi başı gelirin düşük olduğu, enflasyonun ve işsizliğin halkı üzdüğü ülkelerde sosyal yardımlar çok, hem de çok önem taşıyor. Hele hele insanlar kanaatkârsa, azla da mutlu olmayı becerebiliyorlarsa sosyal yardımlar iktidarlara alkış, bağlılık ve oy getiriyor.”. http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/gungor-uras/sosyal-politikalar-oy-getiriyor-2605838/

İşte ABD yönetimi kabul etmese de hâlâ hukuken emsal olan Uluslararası Adalet Divanı'nın, 27 Haziran 1986 tarihli "Nikaragua'da ve Nikaragua'ya karşı askeri ve paramiliter faaliyetler" başlıklı kararı bu kirli ilişkiyi mahkûm ediyordu.
Bugün yapılacak tek şey, bu kararı emsal alarak dünya gündemine taşımak. Siyasi zemin de buna çok uygun çünkü ABD silah ve para açısından güçlü olsa da girdiği her yeri mahveden siyaseti nedeniyle dünya halkları nezdinde çok yalnız ve suçüstü yakalanmış durumda.”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2018/02/08/mahkm-olan-abd-ve-kontralar

Ve son husus... Fırat'ın doğusundaki bölgede Suriye petrol kaynaklarının yüzde 42'si bulunuyor. YPG terör örgütü, ABD gözetiminde Suriye petrolünün yarısını kontrol altında tutuyor ve şu anda ticaretini yapıyor. Mücadele bir manada da Suriye petrol ve gaz rezervinin şimdilik 150 milyar dolarlık bölümünde dönüyor!”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/muderrisoglu/2018/02/08/abd-ypg-firatin-dogusundaki-150-milyar-dolar

“Bu bağlamda şu sıralar Suriye özelinde dünya sistemi aslında kaostan normale dönüş sürecini yaşıyor.
Ve kuşkusuz
 bu sürecin en büyük kaybedeni yine ABD olacaktır.”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/bercan-tutar/2018/02/08/buyuk-guclerin-suriye-savaslari

“Türkiye telaşları neden?..

Türkiye çok önemli iş başardı: 1- Bağrına taş bastı, 3 yıllık çatışmasızlık sürecinde terörün zemin yakalamaya çalıştığı bölgedeki halka istikrarın günlük yaşamı açısından ne kadar önemli olduğunu gösterdi, 2- Terör bağlantılı bir partinin oylarının yükseltilmesine dönük manevralara ses çıkarmadı, sivil siyasetin kalıcı çatışmasızlığı sağlamasının yolunu açtı, 3- Demokratikleşmenin PKK’nın işine gelmediğini, HDP’nin de Kandil’den kopamadığını Kürt vatandaşlarına gösterdi, 4- Hendek-barikat savaşıyla topraklarını temizledi, önemlisi, terörle mücadeleyi sınırlarının dışına taşımayı başardı, 5- Uyuşturucu madde ile mücadeleyi terörle mücadelenin merkezine oturttu, örgüt finansal açıdan nefes alamaz hale geldi, 6- 23 ili ekonomik teşvik uyguladı, “sosyal saatli bombanın”  tik-taklarını durdurdu... 
Nihayetinde 10 bin teröristin olduğu belirtilen küçük bir coğrafyaya meşru ordusunu ve Suriye’nin meşru silahlı güçlerini soktu, “teröristle savaş öyle olmaz, böyle olur"u tüm dünyaya gösterdi. 
Şimdi, herkes, “kendi teröristini koruma” telaşında, homurdanıp duruyor.”. http://www.star.com.tr/yazar/nato-muttefikinden-dusman-yaratmak-yazi-1306921/



Hasbi insan, şeylerin biçimleriyle değil, bizatihi kendileriyle ilgilidir. Özgür ve cesurdur ama mutlak özgürlüğün imkânsızlığının farkındadır. Özgür olduğu kadar sorumludur. İnsanları incitmemeye, birlikte, dayanışma içinde hareket etmeye gayret eder ama yeri geldiğinde müdanasız olabileceğini de gösterir. Dik başlı, kimseyle uzlaşmayan biri değildir hasbi insan. İlişkilerine de azami ölçüde özen gösterir. Kulağı iç-sesindedir, sadece halinden memnun olmayı değil halinin de kendisinden memnun olmasını ister…”. https://www.yenisafak.com/yazarlar/erolgoka/psikolojik-saglamliktan-fazlasi-hasbilik-2044326


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder