5 Şubat 2018 Pazartesi

GÜNÜN KÖŞE YAZILARINDAN SEÇKİ 5 Şubat 2018


GÜNÜN KÖŞE YAZILARINDAN SEÇKİ
“İlk düşünürümüz Bilge Tonyukuk’a (646-726) minnetle”

5 Şubat 2018




“Toplamda mahallenin tüketim kapasitesi üzerinde alım yapan marketler bu stokları çeviremez. Sebzeler bayatlar, gıda ürünlerinde ciddi iadeler olur, kampanyalarla bu bayat mallar millete ittirilir ve sonuçta bazı ürün fiyatları şişer. Gıda ürünlerinde yüksek enflasyonun bir sebebi kısıtlı ve verimsiz arz ise bir diğer sebebi de verimsiz dağıtım sistemidir. Merak eden gidip Almanya’da ALDİ raflarına baksın, bayat ürün var mı diye?
Bu örnekler sanayiden gayrimenkule, özel üniversitelerden hastanelere her alana çoklanabilir ve aynı sonuç çıkar. Yani bizim memleketteki “yatırım” ezberini bozmanın zamanı çoktan geçti ama bu konuda bir ışık filan da göremiyoruz. Perakende kapasitesi ve sınırı konusu bir TOBB çalıştayında gündeme gelmiş ve hemen kapatılmıştı. Kendilerine hak veriyorum bir açıdan. Memlekette ticari konular o kadar ahlaksız bir çerçeveden ele alınıyor ki Ticaret Odaları’na böyle bir kısıtlama yetkisi verilse ne filmler döner, ne gürültüler kopar tahmin edebiliyorum. İşin daha belediye ilişkileri boyutu filan var ama memleketin bu belden aşağı konuları da beni aşıyor. Ya da oralara eğilemiyorum diyelim. Ancak bir şeyler yapmak şart. Böyle gitmez.”. https://www.dunya.com/kose-yazisi/rekabetin-zararlari/401595

“Doğal olarak güçlülerden ve üstün bir gücü elde etmek için ideolojik ve sair birçok metot izleyenlerden tüm herkesi dirençli kılacak önlemler bekleyemezsiniz. Bunun bilincinde olarak Türkiye, jeopolitik ve stratejik konumuna uygun bir ekonomik modeli oluşturma yolunda aldığı mesafeleri daha da disipline ederek üst sürümlere geçmek zorundadır. Milli savunma, bilim ve teknolojilerinde son zamanlarda yaptığı hamleleri küresel bilim ve teknolojik gelişmeleri dikkate alarak, tüm sektörlerde uzun vadeli planlar hazırlayıp uygulamaya alarak Türkiye jeo-ekonomik bir güç olmalıdır.

Savunma sanayi, müteahhitlik hizmetleri, tekstil, turizm, tarım gibi uzayıp gidecek “güçlü” olduğumuz sektörlere bakıldığında Türkiye’nin neden bir an evvel kategorize edilmeye çalışıldığı anlaşılacaktır.
Bütün bunları ifade etmemizin sebebi, yeni bir uluslararası ekonomik sistem ve bunu ayakta tutacak uluslararası ilişkiler rejimi oluşturulurken; akademik kadroların, entelektüellerimizin, iş adamlarımızın ve doğal olarak tüm milletimizin yeni bir iktisat kongresi ile geleceğe hazırlık yapmasının prensiplerinin oluşturulması gereğidir. Böyle güçlü bir hükümetin ve siyasi liderliğin olduğu süreç, bu hazırlık için idealdir. En kısa zamanda yine İzmir’de Türkiye İktisat Kongresi toplanmalı, 2071 vizyonu bir daha deklare edilmelidir. (bitti)”. http://www.gunes.com/yazarlar/omer-ozkaya/yeni-ekonomik-dinamikler-ve-turkiye-3-849538





“Köyden kente göçü önlemeyi amaçladıklarını belirten Fakıbaba, “Çiftçi aileye 300 tane damızlık koyun vereceğiz. Koyunu alan asgari ücret alacak, sigortasını da yapacağız. Sadece köyde arazi tapusunu ipotek olarak alacağız” dedi... http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/abdullah-karakus/her-aileye-300-damizlik-koyun-2603851/



Zeytin Dalı operasyonunda sıra dışı başarıyı, sıra dışı yeteneği, sıra dışı cesareti ve sıra dışı zekâsıyla götüren askerimize bakın. "Bizi beklemeyin, Afrin'e nazar değmiş, kurşun dökmeye gidiyoruz" sözünü vasat asker söyleyemez. Bu ancak fevkalade cesaret ile mümkündür.
Ordumuzun bu başarısı gösteriyor ki vasattan çıkınca zafer kolaylaşıyor.
Sadece operasyon sahasında mı? Bana göre her alanda... Devlet kademelerinde, özel sektörde, eğitimde, iş hayatında, finansta, ticarette, ihracatta vs.
Kem alât ile kemalât (sıradanlıkla mükemmellik) olmayacağına göre ortalamanın üzerine çıkmak için her alandaki vasatlıklarımızla yüzleşmemiz şart. Askerimizin vasat dışı "fevkalade" tutumunu pekâlâ benimseyebiliriz.”.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/oguz/2018/02/05/vasatliktan-cikinca-zafer-kolay



'Taşeron işçi' sorununa neşter vurmasından, gençlerin ekonomi ve siyasette daha güçlü rol kazanmaları adına attığı adımlara kadar, Cumhurbaşkanı Erdoğan 'sosyal kalkınma'ya dayalı bir kararlılık ortaya koymaktadır. 'Faiz' konusundaki mücadelesi de 'sosyal kalkınma'nın tam göbeğindeki bir konu başlığıdır. Türkiye ekonomisinin 'faiz' kıskacından kurtulması, sermaye piyasasının derinleştirilmesi, Türkiye Varlık Fonu'nun kurulması, 21. Yüzyıl'da ülkeleri güçlü ve farklı kılacak 'sosyal kalkınma'nın ana noktalarıdır. Bilgi ekonomisine ve dijital dönüşüme dayalı bir 'sosyal kalkınma' modeli, 2053 ve 2071'de Türkiye'yi bölgesinin lideri olarak, seçkin ülkelerin arasına taşıyacak.”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/kerem-alkin/2018/02/05/erdoganin-hedefi-sosyal-temelli-kalkinma


“İnsanlığın geleceği için buna “dur” demek zorundayız.
Kanlı iştahı bitmiyor. Irak-Suriye’yi parçaladı, şimdi gözünü Pakistan, Türkiye ve İran’a dikti.
Bu, yalnız içinde yaşadığımız bölgede… Emperyalizmin eli-kolu çok uzun, Latin Amerika’da da darbe peşinde…
Bu saldırganlıkla bu yüzyılı selametle atlatamayız…
Amerika’nın tercih ettiği yol belli oldu…
Amerikan emperyalizmine karşı mücadele artık insanlığın ortak sorunudur.
Afrin’den başladık, yüzümüz Münbiç’e dönük. İran, “Fırat’ın doğusunu boşalt” dedi. Pakistan sağlam duruyor…Birlikte sağlam durmak zorundayız.
Kadim uluslar, belli ki, tarihe yön verecek… Takılmışlar bir Siyonist lobinin peşine, anlayamıyorlar.”. http://www.star.com.tr/yazar/abd-emperyalizmine-direnmek-insanlik-gorevidir-yazi-1305650/

“Kaba bir zamanlamayla 1990’lardan 2010’lara kadar iltifat ettiğimiz, hattâ büyülendiğimiz hikâye işte buydu. Bu hikâye bize teknolojist, ekonomist ve sivil toplumcu çeşitlemeleriyle anlatıldı. Bize özgürleştirici geldi. Ev ödevlerinden kurtulmuş çocuklar gibi şendik.  Ağır üretim süreçlerini parçalayan; “bıktırıcı”, “boğucu “devlete ve onun müesses dünyâsına hücrelerine varıncaya  kadar saldıran; sınıflı veyâ organik olarak ulusu îtibârdan düşüren çok agresif bir hikâye anlatımıydı bu.
Görünen o ki; 2010’lar îtibârıyla  herşey tepetaklak oldu. Sermâyenin küreselleşme olarak güzellediği dünyâya yeniden devletler ve ulusların o ağır hikâyelerinin gölgeleri düşüyor. Ufukta ise yeni bir hikâye yok…”. https://www.yenisafak.com/yazarlar/suleymanseyfiogun/hikyeler-2-2044280


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder