3 Şubat 2018 Cumartesi

GÜNÜN KÖŞE YAZILARINDAN SEÇKİ 3 Şubat 2018


GÜNÜN KÖŞE YAZILARINDAN SEÇKİ


“İlk düşünürümüz Bilge Tonyukuk’a (646-726) minnetle”

3 Şubat 2018



 Tarihin Coğrafi Mihveri kitabının yazarı Sir Halford J. Machinder; 1904'te Londra'da sunduğu tezinde; şöyle diyor; "deniz gücünün hâkim olduğu çağ kapanmıştır. Buna göre yeni dönemin tabii kuvvet merkezi, dünyanın en büyük kara kitlesi,Avrupa ve Asya kıtalarının muazzam toprak sahası 'dünya politikasının mihver bölgesi'dir." McKinder'in iddiasını şu formülle özetleyelim;
Doğu Avrupa'ya hâkim olan Merkez Bölgeye hâkim olur. Merkez Bölgeye hâkim olan Dünya adasına hâkim olur: Dünya Adasına hâkim olan Dünyaya hâkim olur Yüzyıl sonra bu tez, internet sayesinde eskimiş gibi görünse de Atlantik etrafındaki ABD ve AB'nin hâkim olduğu çağa aitti. Şimdi "dünya adası" merkezi, Pasifik'e doğru kayıyor ve tam ortasında Türkiye var.
THY'nin bugün dünyada en fazla ülkeye uçuyor olması, tek başına bir şirket başarısı değil, tarihin coğrafi mihverinde Anadolu'nun artan jeopolitik belirleyiciliğinin bir sonucudur.”.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/oguz/2018/02/03/dunya-adasi-hkimiyeti

Radara kolay kolay yakalanmıyor. Havadan havaya, havadan karaya füze sistemleri taşıyor. TSK'nın, Afrin'deki terör unsurlarına yönelik olarak başlattığı Zeytin Dalı Harekatı'nın, Menbiç'e uzanması ihtimaline karşı şu anda özel devriye görevini sürdürüyor. Amerikan Hava Kuvvetleri'nin en gelişmiş savaş uçağı (210 milyon dolar olan) F22 Raptorların (yırtıcı kuş) Türkiye'ye mesaj verilircesine Menbiç'i (YPG'yi) koruma kalkanına alması, müttefiklik ilişkisiyle açıklanabilir mi?”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/muderrisoglu/2018/02/03/amerikan-yirtici-kuslari-ve-menbic


---------------------------------
Yetkin düşünce / Prof. Dr. Mustafa Tekin / 31 Ocak 2018, 00:01

Yayın hayatına yeni bir dergi girdi: Yetkin Düşünce. Ocak-2018 itibarıyla üç aylık bir düşünce dergisi olarak yayınlanmaya başladı. İş, dergi meselesi olunca, uzun uzadıya düşünmek ve bazı soruları cevaplandırmak da gerekli oluyor.

Epey zamandan beri zihnimde bir dergi çıkarma fikri vardı. Türkiye’nin düşünce hayatına mütevazi bir katkı belki ikincil bir sebep olarak düşünülebilir. Ancak temel sebep; epey zamandır meydana çıkan yüzeysellik ve entelektüel yoksunluk. Benim yaşım ve üzerindekiler bilirler; lise ve üniversite yıllarında bir davamız ve ona yönelik bitmek tükenmeyen tartışmalarımız ve okumalarımız olurdu. Şimdi bunların giderek zayıfladığını görmekteyiz. Özellikle bu bağlamda “İslamcı” entelektüalizmin giderek kaybolduğu tespitini yapabiliriz.

Sıklıkla köşemde düşünsel temel ve dinamiklerden bahsetmekteyim. Bunu özellikle yapmaya çalışıyorum. Çünkü bir toplumun siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal temelleri düşünsel dinamiklere, zenginliğe dayanmadığı zaman, orada bir süreklilikten bahsedilemeyeceği gibi giderek yüzeysellik ve entelektüel yoksunluk da artar. Açıkça söylemek gerekirse, düşünce üretmesi gereken toplumun entelektüel ve düşünce adamlarının  bir konformizme dalmış olması entelektüel yoksunluğumuzun önemli sebeplerindendir. Diğer yandan, “düşünür”lüğün bir şerh düşme ya da taraftarlığa doğru dönüştüğü başka bir zafiyeti de yaşamaya devam ediyoruz.
İşte böyle bir ortamda dergi çıkarıyoruz. Her şeyin 140 karaktere doğru kısaldığı, sesli harflerden tasarruf edildiği, dijitalliğin ve sanallığın her yeri kapladığı bir ortamda dergi çıkarmanın üstelik de basılı bir dergi çıkarmanın ne kadar zorluklar içerdiğini tahmin edebilirsiniz. İşte Yetkin Düşünce, bu anlamda içten içe bizi zayıflatan düşünce tüketimine de direnmek üzere yola çıkmıştır.

İlk sayımız, insan varlığının temel sorunlarından diyebileceğimiz “Özgürlük ve Teslimiyet” konusunu işliyor. Açıkçası, tam da tüketim köleliğinin yaygın bir iklim oluşturduğu zaman diliminde, insanın özgürlük imkanları farklı yazarlar tarafından yoklanıyor ve İslam’ın yorumları işleniyor. Bu sayımızda, kendi alanlarında yetkin yazarlarımızın konuyla ilgili geniş analizlerini görebileceksiniz. Bu anlamda, yazarlarımızın dergimize gösterdikleri teveccüh bizi ziyadesiyle memnun etmiştir.
“Yetkin Düşünce”nin bu sayısında yine özgülük konusunda bazı kitap kritikleri ve kültür sanat yazıları dışında Tarık Ramazan ve John Esposito ile yapılmış mülakatları bulacaksınız. Tüm bu yazı, kritik ve mülakatlar dergiyi renklendirdiği gibi, konu ile ilgili eskimeyen bir kaynak mahiyetindedir.
Yayın yönetmenliğini benim üstlendiğim dergi, entelektüel bir platform olmayı hedeflemektedir. Bu anlamda, en çok özlediği şeylerden birisi de, derginin entelektüel ve düzeyli tartışmalara imza atabilmesidir. Ben doğrusu, Türkiye’de hala iki kesimden ışıklar alıyorum. Birincisi, serbest yazılar yazmak ve Türkiye’nin düşünce hayatına katkı sunmayı isteyen yazarlarımız ve onların enerjileri. İkincisi de, Türkiye’nin farklı yerlerinde okumak için direnen ve okuduklarını tartışmaya dönüştürmek isteyen adanmış insanlar. Dergimizi bunların ayakta tutacağını ve Türkiye’ye yeni enerjileriyle güneş gibi doğacaklarını düşünüyorum.

Bu işin zahmetlerini üstlenmiş yayın kurulu üyelerimiz ile derginin sahibi Latif Kınataş beye teşekkürlerimizi de arz etmek isterim. Çünkü bunlar, her şeyden evvel bir gönül işidir.
Gelecek sayımızda “Adalet ve İstikrar” başlığını işlemeyi düşünüyoruz. İlgilileri katkı yapmaya çağırırken, hakikatin kaynağına olan bu yolculuğumuzda bizi yalnız bırakmamanızı isterim.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder