7 Mart 2017 Salı

BATI’NIN ALEYHİMİZE YAPTIKLARI KAYNAKÇASI, GİRİŞ; BÜLENT AĞAOĞLU

İstanbul, 06.03.2017


GİRİŞ

“Giriş” için kısa bir metin yazma arayışımız sırasında; “Literatürde Batı ile temasımız konusunda mevcut bilgilerin” derlemesini yapmaya karar verdik. 
Bunun için ilk denememizi web üzerinden yapmaya çalıştığımızda bu derleme için bazı kalıpların kullanılmasına ihtiyaç duyduk. Ve aşağıdaki küçük liste oluştu;


  • "Batı ile ilk temasımız"
  • "Batı ile ilk" Türkiye
  • Batı ile ilk karşılaşmamız
  • Türklerin Batı ile ilk teması
  • Türklerin Batı ile ilk karşılaşması
  • “Batı İle İlk İlişkiler,”


Yaptığımız aramalardan da, aşağıda EK 1’de yer alan derleme ortaya çıktı.
Aşağıdaki alıntıdan, daha Anadolu’ya ayak basmamız aşamasında 1095 yılında Papa II. Urban tarafından ;’’Türkler, Küçük Asya’dan(Anadolu)   ve Kudüs’ten atılmalıdır!  Tanrı Haçlı Seferi istiyor!’’ kararının alındığını görüyoruz:  

“Türklerin Batı ile ilk karşılaşması: Batı, Türklerin farkına ilk defa 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra vardı. Çünkü kabına sığmayan enerjik Oğuz Türkleri, bu savaştan on yıl sonra Marmara kıyılarına ulaştı ve İznik’i başkent yaparak Türkiye Devleti’ni kurdu.  Avrupa’nın en büyük devleti Bizans’ın, Türklerin eline geçmesi zaman meselesi idi. Bu durum Avrupa’yı dehşet içinde bıraktı. Zira Avrupalılar, Bizans’tan sonra sıranın kendilerine geleceğini, tek başına bir Avrupa devletinin Türklerin Avrupa’ya çıkmasını engelleyemiyeceğini biliyorlardı.  Batı, Türkleri tehdit olarak algıladı. Bu nedenle; bütün Avrupa biraraya gelerek, Türklerin bir Avrupa devleti olmasını engellemek, Anadolu, Suriye ve Filistin’den atmak için güçlerini birleştirdi. Türkler üzerine yapılacak bu seferlere  ‘’Haçlı Seferleri’’ adı verildi. 

Haçlı Seferleri: Haçlı Seferleri’nin birinci sebebi; Türkiye’nin bir Avrupa devleti olmasını önlemekti. İkinci sebeb ise; Avrupa’nın o yıllarda İslâm dünyasına göre fâkirliği ve her alanda geri kalmışlığı idi.

Kasım 1095’de Fransa’nın Clermont şehrinde toplanan kilise ve devlet adamları kurultayında Papa II. Urban;’’Türkler, Küçük Asya’dan(Anadolu)   ve Kudüs’ten atılmalıdır!  Tanrı Haçlı Seferi istiyor!’’ diyerek kararını açıkladı. Papanın kışkırtması ile Kudüs’ü Müslümanlar’dan alıp Cennet’e kavuşmak ve zengin Doğu ülkelerini yağmalamak üzere, fanatik ve cahil Hıristiyan kitleleri 1096 yılının başlarında yollara düştü.” http://www.zekionsoz.com/?p=63
15 Temmuz 2016 tarihinde yaşadığımız işgal girişiminin de vardırılmak istendiği nihai hedef Türklerin Anadolu topraklarından çıkarılmasıydı.

Bu hedef 921 yıl sonra bile unutulmamıştı, kimi Batılıların zihninde taze ve canlıydı. Bundan sonra da böyle olacağını tahmin edebiliriz.

Ayrıca bu kez sinsice kirli bir oyun oynanmıştı… 

Bu bakımdan Batı’nın 921 yıldır aleyhimizde yaptıklarının sistematik olarak dokümante edilmesi birinci derecede önemli olsa gerek.

Bu kaynakça Haziran 2015 tarihinde ilk aşamasını tamamlamıştı ve bir kenarda duruyordu. Yaklaşık 2 yıl sonra az da olsa bazı künyeleri ilave ettik. Ekte yer alan 3317 künye ilgili tüm yayınları içermemektedir. Bu sebeple çalışmamızı “Taslak 1” olarak sınırlandırdık.

Batı’nın aleyhimizdeki, 921 yıla yayılan çalışmalarına ilişkin akademik eserler (sistematik yayınlar) sadece çoğalmalı değil, çok çoğalmalıdır…

EK 1

“Batı İle İlk Temaslar:” http://dergipark.ulakbim.gov.tr/omuefd/article/viewFile/5000117817/5000109303 

“Bizlerin batı ile ilk temasımız nerede ise yedi-sekiz asırlık bir zaman dilimine uzanmaktadır.” (14.1.2011). http://blog.milliyet.com.tr/Cumhuriyet_ve_devrim_gercegimiz__Tum_detaylari_ile_Ingiliz_sanayi_devrimi__3_/Blog/?BlogNo=284530&RefNo=22

“Batı İle İlk Temaslar Ve Osmanlıdan Cumhuriyete Kalan Miras”. http://www.yenimakale.com/bati-ile-ilk-temaslar-ve-osmanlidan-cumhuriyete-kalan-miras.html

“Türklerin Batı ile ilk karşılaşması
Batı, Türklerin farkına ilk defa 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra vardı. Çünkü kabına sığmayan enerjik Oğuz Türkleri, bu savaştan on yıl sonra Marmara kıyılarına ulaştı ve İznik’i başkent yaparak Türkiye Devleti’ni kurdu.  Avrupa’nın en büyük devleti Bizans’ın, Türklerin eline geçmesi zaman meselesi idi. Bu durum Avrupa’yı dehşet içinde bıraktı. Zira Avrupalılar, Bizans’tan sonra sıranın kendilerine geleceğini, tek başına bir Avrupa devletinin Türklerin Avrupa’ya çıkmasını engelleyemiyeceğini biliyorlardı.  Batı, Türkleri tehdit olarak algıladı. Bu nedenle; bütün Avrupa biraraya gelerek, Türklerin bir Avrupa devleti olmasını engellemek, Anadolu, Suriye ve Filistin’den atmak için güçlerini birleştirdi. Türkler üzerine yapılacak bu seferlere  ‘’Haçlı Seferleri’’ adı verildi.

Haçlı Seferleri

Haçlı Seferleri’nin birinci sebebi; Türkiye’nin bir Avrupa devleti olmasını önlemekti. İkinci sebeb ise; Avrupa’nın o yıllarda İslâm dünyasına göre fâkirliği ve her alanda geri kalmışlığı idi.
Kasım 1095’de Fransa’nın Clermont şehrinde toplanan kilise ve devlet adamları kurultayında Papa II. Urban;’’Türkler, Küçük Asya’dan(Anadolu)   ve Kudüs’ten atılmalıdır!  Tanrı Haçlı Seferi istiyor!’’ diyerek kararını açıkladı. Papanın kışkırtması ile Kudüs’ü Müslümanlar’dan alıp Cennet’e kavuşmak ve zengin Doğu ülkelerini yağmalamak üzere, fanatik ve cahil Hıristiyan kitleleri 1096 yılının başlarında yollara düştü. Sultan Kılıç-Arslan, Eylül 1096’da İznik’i almak için gelen yüzbin kişilik bu ilk sefil kafileyi darmadağın etti. Fakat bu sürünün arkasından Avrupa’nın en ünlü komutan ve şövalyelerinden oluşan altıyüzbin kişilik bir ordu geliyordu. Bu ordunun başında Gottfried von Baillon vardı. 1097 Mayıs’ında Haçlılar Türkiye’nin başkenti İznik’i kuşattı. Bu sırada Sultan Kılıç-Arslan Malatya önlerinde idi. Ordusu ile hemen İznik’e koştu. Türkler ve Haçlılar arasında İznik kalesi önünde geçen savaşta her iki tarafta ağır kayıplar verdi. Sultan Kılıç-Arslan,  kendi ordusundan sayıca kat kat üstün olan düşman ordusu karşısında geri çekildi. Haçlılar Anadolu’da herşeyi yakıp yıkarak, yağmalayarak, insanları vahşice öldürerek ilerledi. Haçlılar kuyruklu, boynuzlu şeytanlar diye propaganda edilen Türklerin vatanlarını savunan uzun saçlı, güzel, cesur ve erdemli insanlar olduğunu gördü.(Kronikçi Fulcher von Chartres ve Gesta bunu hayretle yazıyor.) Sultan Kılıç-Arslan, Haziran 1097’de Eskişehir yakınlarında Haçlıları yeniden karşıladı.  Haçlılara ağır kayıplar verdiren Sultan Kılıç-Arslan düşmanını yok edemeyeceğini anlayınca yeniden geri çekildi. Bundan sonra Türklerle Haçlılar arasında Anadolu yaylasında amansız bir gerilla harbi başladı. Bu şekilde yapılan savaşlarla Haçlı Ordusu Anadolu’yu terkedip,  Antakya’yı kuşattığı vakit sayıları yüzbine inmişti. Sultan Kılıç-Arslan, Anadolu’da gerilla savaşı ile yarım milyon Haçlı’yı yok etmiş, bu arada Bizans’la da savaşmasına rağmen Türk Devleti’nin yıkılmasını önlemişti.” http://www.zekionsoz.com/?p=63

“Zaten Avrupa içlerine kadar girmiş olan Osmanlı devleti Batı'dan ayrı değildi. Bu sebeple Batı ile ilk temasların tarihlendirilmesi kişilere göre değişecektir. Bunun değerlendirmesi bir sonraki kısımda yapıldığı için burada sadece yukarıda genel hatlarıyla anlatılmaya çalışılan kurumlar üzerine genel bir tahlil yapılmaya çalışılmıştır.” http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/782/10066.pdf 

“Batı ile ilk temaslardan başlayarak Genç Osmanlılara, pozitivizm hareketinden memleketçilik akımına kadar” http://oaji.net/articles/2016/1621-1467357300.pdf 

“Batı İle İlk İlişkiler,” http://ebs.pau.edu.tr/BilgiGoster/Ders.aspx?lng=1&dzy=8&br=427&bl=494&pr=597&dm=688&ps=3&dk=92084&ds=0 

“Batı ile ilk temasları Kanunî Sultan Süleyman devrine kadar götürmek mümkündür; Fransızlar, Türk - Fransız dostluğunun o za­ manlar atıldığım övünerek söylerler. Türk - Fransız ilişkileri Damat İbrahim Paşanın Sadrıâzamlığı (Başbakanlığı) sırasında canlandı. Lâle devri (1717) denen bu dönemde ilk basımevi ve kâğıt fabrikası kuruldu (1725).” http://www.journals.istanbul.edu.tr/iuhfm/article/download/1023004182/1023003776 

“XVIII. Yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı – Rus ilişkilerindeki gerginlik artmış ve savaşlar ortaya çıkmaya balamıştı. 1773 Yılında Rus donanmasının İzmir –Çeşme’de Osmanlı donanmasına baskın yapması, bir süre sonra da Kırım Hanlığı’nı Rusların işgal etmesi büyük değişimin başlamasının yolunu açmıştı. Osmanlı İmparatorluğu’nun, Fransızlar ile Kanuni Sultan Süleyman (1526-1566) döneminde başlayan bir dostluğu vardı. Fransızlardan teknik destek alarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun, 1773 yılında Mühendishane-i Bahri-i Hümayun(Devlet Deniz Mühendisliği Okulu) adı ile ilk Osmanlı deniz askeri okulunu açtığı görülmektedir. Bundan yirmi yıl kadar sonra da Mühendishane-i Berri-i Hümayun’un ( Kara Kuvvetleri Mühendislik Okulu) açıldığı gözlenmektedir6. Bu iki okul, batı ile ilk kurumsal ilişkileri oluşturmuştur. O zamana kadar, batı ile askeri, teknik ve eğitim alanında Osmanlı’nın bir ilişkisi olmamıştı. Bu okullar ile batının ileri askeri teknolojisinden yararlanılmak istenilmiş ve bu ilişki bugünlere kadar devam eden bir batılılaşma hareketinin önünü açmıştır”. http://muftav.org/Images/stories/dergi/sayi9/sayfa-43-65.pdf




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder