18 Ocak 2016 Pazartesi

Tefekkür Medeniyeti: Tefekkür Hazinelerimiz..Medeniyetimizin Düşünce Kodlarının Yeraldığı Eserlerin Tam Metinleri

ÖZET

İlk Türk düşünürü Bilge Tonyukuk'tur. 

Çağdaşı İmam-ı Azam Ebu Hanife ise Ortadoğu coğrafyasında daha sonra Hanefi Mezhebi olarak adlandırılacak olan İslamiyet'in en geniş bir coğrafyaya yayılacak olan amelinin temellerini oluşturmaktaydı.  


Ebu Hanefi'den 150 yıl sonra dünyaya gelen Maturidi ise bu sefer Horasan coğrafyasında itikadi akaidimizin peşinde eserler vermişti. Bu itikad aslında bizlere Garb'ın yollarını da hazırlamış; öncülük etmişti. Horasan Erenleri İmam Maturidi'nin yolundan ilerleyerek Garb'ın Rumi (Anadolu, Rumeli) coğrafyalarını vatan kılmışlardı.


Bilge Tonyukuk - İmam ı Azam - İmam Maturidi çizgisi; Çinlileşmeye direnen zihinsel dünyamızın, ardından İslamlaşarak, Çin'in Ortadoğu coğrafyalarını istilasının önüne geçen Ceddimizin seddidir; çizgimizi Avrupa içlerine kadar taşımış; Sarı Nehir'den başlayıp Tuna'yı aşan bir coğrafyada, fikriyatımız şekillenmiştir.      


Çağlar aşan 2500 yıllık Tefekkür tarihimizden seçilen 30 öncü düşünürün, bölgeler itibariyle analizi, zihinsel kalıplarımızın ipuçlarını ortaya çıkarmaktadır.  

5 bölgeye dağılmış düşünürlerin birinci sırasında Büyük Horasan kökeninin yeralması; Türk Medeniyetinin zihinsel aydınlanmasının açık adresidir. Düşünce Merkezi orası demek ki.

İkinci sırada yeralan Rumeli bölgesi ise Garb'a doğru yürüyüşün neticesidir, zihinsel aydınlanmanın Avrupa kıtasında da devam ettiğinin göstergesidir.

Zihinsel tarihimizin başlangıcında yeralan İç Asya boyutu ise, kronolojik olarak daha ilerdeki aşamalarda yeralan Anadolu ve Ortadoğu toplamının önünde yeralmıştır.

Asya toplamı (22), Avrupa toplamının (8) açıkara önündedir. Zihinsel tarihimizde Asya damgası %70'dir. Bu damga toplumun sosyolojisine ve siyasi yapısına da aynı şekilde etkili olmuştur.
  • Büyük Horasan (+): 11
  • Rumeli: 8
  • Asya, İç: 6
  • Anadolu: 3
  • Ortadoğu: 2
Toplam 30
   -------
    
(+) Maveraünnehir bölgesi dahil   


2200 yılı aşan kadim tarihimize uzandığımızda, alemlerin yıldızları gibi sonsuza kadar parlayacak olan Muhteşem Mütefekkirlerimiz; bizleri bugünlere taşımış ve 3000'li yıllarda da yolumuzu, yönlerimizi aydınlatacak olan; sönmeyen ufuklarımız, sancaklarımızdır.  


Çağlar aşan Mütefekkirlerimiz; 

  • Kurucu Misyonu ortaya koymuşlar; 
  • Tarihten gelen hasımlarımız olan Çin ile İran'ı saf dışı etmişler, 
  • Avrupa'yı sürekli baskı altında tutmuşlar, 
  • İman ile Aklı meczedip, İslamiyetin en geniş mezhebini oluşturarak kalplerimizin aynı yönde attığı, gönüllerimizin birleştiği devasa bir coğrafyayı biraraya getirmişler, 
  • Anayasalarımızı yazmışlar, 
  • Devlet Nizamını kitaplaştırmışlar, 
  • Denizler, Irmaklar aşmışlar ve Kıta'ları birleştirmişlerdir. 

Tefekkür Medeniyetimizin hasımları ise gelinen noktada;



  • Tercihlerini Hakimiyet(Hegemonya) yönünde yaparak, muasırlık boyutunda kısırlaşmış, mütekamiliyet mertebesinden uzak kalmışlar; 
  • Ben merkezli bir Sinosentrik, Aryen, Avro anlayış ile dışlayıcı hüviyet geliştirmişler, 
  • Muhtarını bile seçemeyen köy demokrasisi merhalesine dahi henüz ulaşamamışlar (Çin),  
  • Dini bir sınıfın (mollalar) tasallutunda dini/askeri bir organizasyona dönüşmüşler (İran),  
  • Kendi birliklerini geliştirip büyütürlerken, dışlarına, çeperlerindeki ülkelere sürekli böl/yönet miyopluğu ile kaos ihraç etmişler 
  • Son on yılda Avrupa Birliği'ni Alman Hegemonyası'na dönüştürmüşler (Avrupa), 
  • Tarihten gelen Osmanlı karşıtı Avrupa-İran İttifakı'na Çin'i de ilave ederek, Türkiye'nin bölgesel gücünü hedef almışlardır.
Filozof’un Türkçe karşılığı BİLGE’dir.
  • Roma İmparatorluğu’ndaki “Filozof İmparatorlar”(Marcus Aurelius, Iulianus Apostat)'ın  karşılığı, medeniyetimizde Oğuz Kağan, Bilge Kağan ve“Flozof Papalar” (Gerbertus Aureliacensis, Silvester II, Petrus Hispanus II, Ioannes XXI, Enea Silvio Piccolomini, Pius II, Leo XIII)'ın karşılığı Bilge Tonyukuk, Gazali, Nizamülmülk, Yusuf Has Hacib, Kınalızade, Şeyh Edebali, Hacı Bektaşı Veli, Ahmet Cevdet Paşa’dır.

-----------------------------------------------------------------------------------------



Linklerin üzerine tıklandığında Eserlerin tam metinlerine ulaşılmaktadır. 


ÇAĞLAR ÜSTÜ 30 MÜTEFEKKİR DÜŞÜNÜRDEN TEMEL ESERLER

MÖ 500 - MS 2015 TÜRK DÜŞÜNCESİNİN 2500 YILI
DÜŞÜNCE TARİH VE COĞRAFYALARIMIZDA GEZİNTİLER
ZAMANDA DERİNLİK MEKANDA GENİŞLİK


Eserler mütefekkirlerin doğum yıllarına göre sıralanmıştır.


5.   El Harezmi Eserleri 
10.               Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig   
13.               Ömer Hayyam, Rubailer 
15.               Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet 
17.               Yunus Emre, Yunus Emre Divanı 
18.               Hacı Bektaşı Veli, Makalat



TEMEL ESERLER

  1. Divanlar
  2. Mesneviler
  3. Nazireler
  4. Tarihnameler
  5. Tezkireler
  6. Masallar
  7. Halk Hikayeleri
  8. Türkiye'de Düşünce Yayımları Kaynakça Taraması
  9. Türk Tefekkür Tarihi, Hilmi Ziya Ülken
  10. Bize Yön Veren Metinler-1
  11. Bize Yön Veren Metinler-2
  12. Yazma Eserler
  13. Yazmalar
  14. Yazmalar Portal
  15. Osmanlı Müellifleri PDF  Osmanlı Müellifleri Text
  16. Sicilli Osmani Text
SESLİ ESERLER
  1. Dede Korkut Hikayeleri
  2. Kutadgu Bilig'den Seçmeler
  3. Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler
  4. Mesnevi'den Seçmeler
  5. Gazel (Fuzuli) Divan Şiiri'nden Seçmeler
  6. Küfe, Safahat, Mehmet Akif Ersoy
  7. Gel gör beni aşk neyledi, Yunus Emre
VİDEOLAR



KRONOLOJİK AKIŞ (500'erli yıllar olarak): MÜTEFEKKİRLERİMİZ 


MÖ 500 - MS 500

1. Oğuz Kağan (MÖ 234-MÖ 174)





Vizyonuyla, Oğuz Türklerini Tuna boylarına ulaştıran, Akdeniz'i Türk gölüne dönüştüren Kurucu ATA'MIZ.  


Misyon: “Daha deniz, daha müren (ırmaklar) / Güneş bayrak, gök kurikan (çadır)”

Üzerinde güneş batmayan, göğün altındaki her yer evimiz, vatanımız; DÜNYA DEVLETİ 


Vizyon: Dünya Devleti, Oğuz Birliği, Töresi


Rakip: ÇİN


Oğuz Kağan Destanı



  • Oğuz Eli: Sağ Kol/SolKol
  • Sağ Kol: Bozok (Günhan, Ayhan, Yıldızhan)
  • Sol Kol: Üçok (Gökhan, Dağhan, Deniz Han)




Video: Oğuz Kağan ve 24 Oğuz Boyu



2. Dedem Korkut 



MS 500 - 1000


3. Bilge Tonyukuk (M.S. 646-724)




Bilge Kağan'ın önerisine karşı geldi; Çinlileşmeyi önledi


Misyon: Birlik olunbir olun ki, dirliğiniz bozulmasın”

Vizyon: Tonyukuk Yazıtı


Rakip: ÇİN


Video: Tonyukuk Yazıtları          


Bilge Kağan (M.S. 683-734),  Kül Tigin (Doğum: MS 685 - Ölüm: MS 27 Şubat 731),


4. Ebu Hanife, İmam-ı Azam/ (M.S. 699-767) (Aile Kökeni:Tirmiz, Özbekistan, Doğum yeri: Kufe, bugünkü Irak'ta)


Hanefi mezhebinin kurucusudur. Horasan Türklerindendir. Akıl ile İmanı meczetmiştir. 


Kuzey İslam'ı (Hanefilik) çizgisi 



  • Türkiye, 
  • Balkanlar, 
  • Türkistan (Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan, Afganistan), 
  • Mısır (bazı bölgeler), 
  • Ortadoğu'nun kuzeyi (Suriye, Irak, Ürdün), 
  • Hindistan alt kıtası (Hindistan, Bangladeş ve Pakistan'da),   
  • Çin'in Sincan Uygur eyaletinde, 
  • Kafkaslar'da yaygınlaşmış, ortaya büyük bir harita çıkmıştır. 

Maturidilik (844-944) ile inanç yönü derinleşmiştir. 


Misyon: İman ve Akıl 

Vizyon: Hanefilik 


"Eğer bilmediklerim ayağımın altında olsaydı, başım, göğün en yüksek katına değerdi."



İslamiyet ve Hilafet

İslamiyet ve Hilafet, Türklerin kadim hasımları Çin ve İran'a karşı olan mücadelelerinde; galabe çalmalarına neden olmuştur.

Horasan Türklerinden Ebu Hanefi'nin sistemleştirdiği Kuzey İslam'ı yani Hanefilik İslamiyet'in %56 sını teşkil etmektedir. Akıl ve İman birbirinin destekçisidir. Tasavvufi inanışlar, mezhep ayırımını ortadan kaldırmış, Bektaşilik, Osmanlı'nın Avrupa'da yayılmasının altyapısını teşkil etmiştir.


Hanefilik Ekseni 700'lü yıllarda İslamiyetin erken çağlarında Horasanlı Bilge İmam-ı Azam Ebu Hanife, İslamiyetin sistemleştirilmesinde sabırlı ve gerçekçi, imanı akıl ile meczeden adımlar atarak, İslamiyetin en geniş mezhebinin ilerde Balkanlardan Hindistan'a, Bengaldeş'e; Tataristan'dan Mısır'a uzanacak bir iman&gönül birlikteliği yaratılmıştır.



İslam Dininin Ehli Sünnet Mezhebinin Hanefi Kolundan Olan Türk Boy ve Toplulukları:

Kazak, Kırgız, Tatar, Uygur ve Yörük gibi Türk boy ve toplulukları İslam dininin Hanefi koluna mensupturlar 



5. MUSA EL HAREZMİ Maveraünnehir 780-850 Hive, Özbekistan




“Bir ilim adamı ya kendinden önce kimsenin tesbit edemediği bir konuda eser kaleme alır, ya kendinden önceki ilim adamlarının kapalı bıraktığı konuları açıklar, kolaylaştırır ve anlaşılır kılar, veya daha önce yazılmış eserlerde bulunan eksiklikleri giderir, yanlışları düzeltir”

“Önemli sayıların keşfi için güç veren Allah’a şükürler olsun.

Aslında, herşeyi yansıtan, aksettiren insanın hesaplama ihtiyacıdır. Ben herşeyin rakam içerdiğini keşfettim ve ben rakamın birimleri birleştirmekten başka birşey olmadığını keşfettim. Bu nedenler birlikte bütün sayılar ifade edilir. Bununla beraber ben bütün sayıların, ona kadar olan rakamların türetilmesiyle tanzim edildiğini keşfettim.”   Harezmi ; 780-850

ANA KAVRAMLAR:

Matematik, Trigonometri, Cebir, Logaritma, Algoritma, Algoritmik Düşünce Sistemi, Karizma, Sıfır, 2`lik (binary ) Sayı Sistemi, Şey, X, Hiç, Yokluk

Matematikçi ve astronom Muhammed bin Musa el-Harezmi (tahmini M.S. 780-850) tıpkı Biruni gibi o da Özbekistan-Türkmenistan sınır bölgesindeki Harizm yöresinden geldiğinden ‘el-Harezmi’ adıyla bilinir.

Astronom el-Harezmi, Hint rakkamları (ve sıfır kavramı) kullanımının yararlarını diğerleriyle kıyaslayan bir kitap yazarken, başkaları da iyi fikirler bulmak için Hint geometrisini, astronomisini, ve hatta takvim sistemlerini araştırıyorlardı.
Orta Çağ’ın bu ünlü bilgininin eserlerinde 1’den 9’a kadar olan rakamların yanı sıra sıfır(0) rakamını da kullanmış olması, bilim çevrelerince matematik bilimine getirdiği en büyük yenilik olarak kabul edilir.

Kendisi bir Türk-İslam Matematikçisidir.

Descartes’tan 705 yıl önce cebir üzerine kitap yazan; “sıfır“ı matematiğe kazandırarak ondalık sistemi işlevsel kılan ve hesap metodunu konu eden ilk bilgin olan Harezmi, 850 yılında Bağdat’ta 70 yaşında vefat etmiştir. Üç oğlu olup, hepsi de matematik ilmi üzerinde ciddi çalışmalarıyla tanınır.

Sıfır Kavramı ve Harezmi

Sıfırın mucidi HAREZMİ’dir.

HAREZMİ ile başlayıp MATURİDİ ile devam eden ilklerdeyiz. Harezmi ile başlayan imanda akıl/akılda iman çizgimiz Maturidi ile devamlılık kazanmıştır
En erken tarihli düşünürümüz Musa El Harezmi (780-850) dir.
Horasan-İstanbul kadim bir hattır.

Ayasofya (İstanbul) ve Kutadgu Bilig (Horasan) in anlamları aynıdır; KUTSAL BİLGİ.

Büyük İskender’in MÖ 334 yılında Asya Seferi ile yöneldiği hat çok kültürlü bir hattır; İskender de o hattan Hindistana kadar gitmişti..
O hatta meridyen 0 (ayasofya istanbul) ve sıfır(harezmi horasan) vardır.
Büyük İskender’den 1000 yıl sonra ise, bu sefer aynı hat ters istikamette de faal olmaya başlamış, Horasan üzerinden Bağdat’a, İstanbul’a ve Avrupa’ya bilgi akışı başlamıştır. Harezmi zamanında, Bağdat Batı ve doğuyu, Hint’i ve Akdeniz’i birleştiren felsefi düşünsel çalışmaların merkezi haline gelmişti.
Rahmetli Erbakan ”Sıfır’ın patenti için batıdan bedel istesek bize 10 Newyork, 15 Paris, 20 Londra verseler borçlarını ödeyemezler” sözü aslında ziyadesiyle sıfır ve önemi konusunu açıklamaya yetiyor.
Harezmî, sistemli bir şekilde cebir konusunda ilk defa yazılan El-Cebr ve’l-Mukabele adlı eseriyle ilkel durumdaki cebiri canlandırıp, bütün çözüm yollarını tamamen geometrik düşüncelerle temellendirmiş ve sistematik bir şekle sokmuştur.

Sıfır’ yani ‘yokluk’ aslında olmayan bir şeyin ifadesi. Sıfırın ortaya çıkması için mutlaka bir işlem yapmak gerekiyor. Bir’den bir’i çıkardığımız zaman ortada sıfır kalıyor. Yani sıfırın olması için mutlaka bir işlem gerekli. Diyelim ki, bir altından bir altını çıkardık; sonuç sıfır. Peki, o altınlar ne oldu? Duruyorlar, onlara bir şey olmadı. Ancak ortaya bir sıfır çıktı, daha doğrusu ortaya ‘hiçbir şey’ çıkmadı. “Sıfır”, yani “mahiyeti olmayan” bir sayı çıktı ortaya.
Latin rakamlarıyla (Harf kaynaklıdır) matematik yapmak imkansızdı. El Harezmi “sıfır“ı bulan kişi olarak tüm modern matematiğin babasıdır. Cebir ilmini keşfeden odur. Logaritma onunla var bugün. Diğer matematik ilimleri olduğu gibi.

Paramızda , sınav notlarımızda ya da bilgisayarımızın kodlarında (Biliyoruz ki bilgisayarlar ikilik sistemi kullanır. Yani sadece 1 ve 0.. O yüzden sıfır olmasa bugün bilgisayar denilen bir nesneyi kullanmamız imkansıza yakın bir güçlükte olurdu) sıkça rastladığım sıfır sayısını kime borçluyuz dersiniz? Şu sözcüklere bir kulak verin:

Sekiz diğer sekizden çıkınca geriye bir şey kalmaz.
Boş kalmaması için bir dairecik koy!

İşte böyle diyor Harezmi; hint hesabını anlatan ve latinceye tercümesi yapılan ikinci yapıtında.. Yani ‘Kitab al-Muhtasar fil Hisap al Hind ‘de.

1’den 9’a kadar olan sayı sisteminin ve sıfır sayısının Avrupa’da kullanılması, Harezmî’nin eserinin Avrupa dillerine çevrilmesinden sonradır. Bu tarihe kadar Avrupa’da Roma rakamları denilen rakam sistemi kullanılmaktaydı ki, bunlarla matematik biliminin gelişmesi imkânsız denecek kadar zordu.

Şunu belirtmekde fayda var ki sıfırın varlığını ilk kez Hintliler hissetmiş ve rakamları yazarken sıfır yerine boşluk kullanmışlardır. Bu ise hiç de pratik değildir. Ancak ona bir sembol veren ve kimlik kazandıran ve eserinde
” 9 rakam ve bu yeni sembol ile tüm işlemleri yapmak mümkündür”
diyen Harezmi sıfırın gerçek kaşifidir. Yani sıfırı diğer rakamlara ekleyerek onluk sistemi tamamlayan adamdır o. Böylece Hintlilerin sunya dediği sıfır, İslam bilim dünyasında içi boş anlamına gelen es-sıfır ile gerçek kimliğine kavuşmuş ve Avrupa’ya olan yolculuğuna başlamıştır. Almanlar ona ziffer, Fransızlar chiffre adını vermişlerdir.Yalnız sıfırın Fransızca isminde çok ilginç bir husus vardır. Chiffre aynı zamanda şifre anlamına da gelmektedir. Acaba sıfırdaki muhteşem gücü hisseden Fransızlar onda gizlenmiş olan şifrenin ne olduğunu mu düşünüyorlar dersiniz.

Harezmî, ilk defa, birinci ve ikinci dereceden denklemleri analitik metotla; bir bilinmeyenli denklemleri de cebirsel ve geometrik metotlarla çözmenin kural ve yöntemlerini tespit etti. Matematikte ilk kez sıfır rakamını kullanan Harezmî, cebir bilimini metodik ve sistematik olarak ortaya koydu. Kendisinden önceki cebire ait konuları, yine ilk kez ‘cebir’ adı altında sistemleştirdi.

Matematiğin ilk eylemi sayı saymak… Sayı sistemi oluşmaya başladığında insanlar çok uzun süre sadece 1 ve 2’yi bildiler. Sıfırın bulunması ise çok daha sonra. İnsanlık yüzyıllarca sıfırsız yaşadı.

Onu ilk bulan Hintliler. Bu kavramı İslam dünyasına sokan ve hesap yapmak için ilk kullanan insan ise Harezmî.

Cebir Kitabı’nın “Onlu sayıların Tanımı”na ayrılan birinci bölümünde şöyle diyordu Harezmî:

“Halk hesaplamadan genellikle ne bekler?, diye düşündüğümde, gördüm ki her zaman beklenen ‘sayı’dır.”

Ve “Kitâbu’l-Hisâbi’l-Hind”, yazılmaya başlandı. Eser, bugün bizim aritmetikte dört işlem dediğimiz toplama, çıkarma, çarpma ve bölme türünden işlemleri konu ediniyordu.

Hint rakamlarının ve ondalık sayı sisteminin İslam dünyasına girişi bu eserle gerçekleşti. Tıpkı Cebir kitabı gibi bu eseri de Batı Rönesans’ının ortalarına kadar bütün aritmetik kitaplarının ana kaynağı oldu.

Harezmî’nin bu iki önemli matematik eseri sayesinde Batı’da Romalılardan beri yürürlükte olan harf-rakam ve hesap sistemi yerine Harezmî tarafından mükemmelleştirilen Hint rakam ve hesap sistemi geçmeye başladı.

Dokuz Hint rakamı ve bir de sıfır işaretiyle bütün sayıların yazılabileceğini Harezmî’nin kitabını Latinceye çevirirken fark eden İtalyan matematikçi Fibonacci, “Abaküs Kitabı”na Avrupa için oldukça garip ve anlaşılmaz gelecek olan şu cümle ile başlıyordu: “Dokuz Hint rakamı ve bir de sıfır işaretiyle bütün sayılar yazılabilir.”

Ve insanlık sayı saymayı öğreniyor. Sayı sistemini ve hesap sanatını sistematik bir şekilde anlatan Harezmî sayesinde…

Matematik alanında cebirin temeli olan çalışmalarda bulunmuştur. Bugünkü elektroniğin temeli olan 2`lik (binary ) sayı sisteminin temelini ve sıfır (0 ) ı bulmuştur. Cebir sözcügü “El-Kitab`ül-Muhtasar fi Hisab`il Cebri ve Mukabele“ yani ( cebir ve denklem üzerine kitap ) tan gelmektedir.

Matematik alanındaki çalışmaları cebrin temelini oluşturur. Bir dönem sayı ifade etmek için harf ve hece yerine basamaklı sayı sistemini kullandığı da belirlenmiştir. Hesab-ül Cebir vel-Mukabele kitabı matematik alanında birinci ve ikinci dereceden bilinmeyenli denklemlerin sistematik cözümlerinin yer aldıgı ilk kitaptır.Bu nedenle Harezmi cebirin babası olarak bilinir.

Matematik’te ilk kez sıfırı kullanan Harezmi, bugünkü cebir ve trigonometrinin kurucusu sayılır. Birinci ve ikinci dereceden denklemleri analitik metotla, tek bilinmeyenli denklemleri ise cebirsel ve geometrik metodlarla çözmenin yollarını buldu.

Avrupa Literatüründe Sıfır ve Harezmi

‘Kitab al-Muhtasar fil Hisap al Hind ‘ in matematik tarihindeki iki önemli rolü daha bulunmaktadır. Bunlardan ilki Avrupalıların toplama ve çıkarmaya ait örnekleri ilk kez bu eserde bulması, diğeri ise rakamların birler basamağından başlanarak sağdan sola yazıldığını ilk kez bu eserle öğrenmeleri.

Harezmi’nin hint hesabı ve bunlarla yapılabilecek işlemleri tanıtmak üzere yazdığı kitabının Salem manastırında bulunan ve 13. yüzyıl başından kaynaklanan İtalyanca bir çevirisinde,metni çoğaltmakla yükümlü yazıcı kendi görüşlerini de eklemeden duramamış:

“Tüm sayılar bir’den çıkmıştır, bir ise sıfır’dan. Sıfır’da büyük bir mabedin saklı olduğunu bilmek gerek: O (Tanrı),ne başlangıcı ne de sonu olan sıfır’da simgelenir ve tıpkı sıfır gibi ne çoğalır, ne de azalır; ne O’na akan, ne de O’ndan kopan bir ırmak vardır. Ve sıfır‘ın tüm sayıları on katı çoğaltması gibi, O da, yalnızca on kat değil, binlerce kat çoğaltır, hatta doğrusu, O her şeyi hiçlikten yaratır, esirger ve yönlendirir.”

Batı’ya da cebir, ilk defa Harezmi’nin El-Cebr ve’l-Mukabele onun bu eseriyle girmiştir. Yine aynı şekilde aritmetikte on tabanlı konumsal sistemle birlikte 1’den 9’a kadar olan sayı sisteminin ve sıfır (0) sayısının Avrupa’da kullanılması da yine onun eserlerinin çevirileriyle başlamıştır

Batının sıfır sayısı olmadan yapılan tüm aritmetik, matematik, astronomi, fizik, kimya dört işlemleri hatalıydı.

Bu rakamın matematikte kullanılması Avrupa’da uzun süre tartışıldı. Çoğu kimse bu rakamın matematiğe dâhil edilmesiyle insanlığın gerileyeceğini iddia etti. Bilim adamlarısıfırın bu şekilde kullanılmasına karşı çıktılar.
Harizmi, Liber Algoritmi’yle Batıya, dokuz sayıyı ve sıfırı kullanmanın basitleştirilmiş yöntemlerini öğretti. Öğretisi, yalnızca matematikçiler çevresiyle sınırlı kalmadı ve hızlı bir biçimde halkın anlayacağı ve günlük işlerde kullanılan işlemler durumuna geldi.

Çeşitli okullar, özellikle Algoritm Okulu bu işlemleri yaymak için çaba harcadı. Alman Zerclaerli Thomas, 13.yüzyıl Almancasıyla yazılmış kitabında bu sayıları kullandı.

Harizmi, Avrupalıları Romen rakamlarının kısırlığından kurtarmış ve “bilimin her dalında kullanılan bir matematiği Batılılara öğretmişti.”

Günümüz dünyasının vazgeçilmezi bilgisayarların programlama dilleri, Harezmî’nin Algoritmik yöntemleri esas alınarak yazılmaktadır.
Dolayısı ile günümüz programcılığının ve daha birçok matematiksel sistemin temelinde, Harezmî’nin olduğunu söylemek mümkündür.

Aktarma ve kısaltma bilimi adını verir çalışmasına. Cebir bir denklemin bir yanındaki terimin diğer yana aktarılmasıyken, mukabele; benzer terimlerin cebirsel olarak toplanarak kısaltma yapılmasıydı. Yani sadeleştirme işlemi… Bunları kolayca yapabilmek için Sembolik Cebiri geliştirerek sistematize ediyor ve hesaplarında Batı uygarlığının henüz bilmediği Sıfır’ı kullanıyordu.

-Kitab fil-Hisab: Bu eserde Harezmi, bugün kullanılan sıfırlı Arap rakamlarını, ondalık sistemi izah ediyor. Eser Adelhard Bath tarafından Latinceye tercüme edilmiş ve yayınlanmıştır.

Matematik alanındaki çalışmaları cebirin temelini oluşturmuştur. Bir dönembulunduğu Hindistan’da sayıları ifade etmek için harfler ya da heceler yerine basamaklı sayı sisteminin kullanıldığını saptamıştır. Harezmî’nin bu konuda yazdığı kitabın Algoritmi de numero Indorum adıyla Latince’ye tercüme edilmesi sonucu, sembollerden oluşan bu sistem ve sıfır, 12. yüzyılda batı dünyasına sunulmuştur. Hesab-ül Cebir vel-Mukabele adlı kitabı, matematik tarihinde, birinci ve ikinci dereceden denklemlerin sistematik çözümlerinin yer aldığı ilk eserdir.

Bu nedenle Harezmî (Diophantus ile birlikte) “cebirin babası” olarak da bilinir. İngilizce’deki “algebra” ve bunun Türkçe’deki karşılığı olan “cebir” sözcüğü, Harezmî’nin kitabındaki ikinci dereceden denklemleri çözme yöntemlerinden biri olan “el-cebr”den gelmektedir.

Harezmi sıfır rakamını ve x bilinmeyenini kullandığı bilinen ilk kişidir.
Batı Matematiğindeki Harezmi Kavramları: Chiffre, Cipher, Ziffer: Arapça Sifr (Sfr); Arapça sözcüğün matematikteki anlamı hiç, boşluk, sıfır sayısı, Fransızca chiffre, İngilizce cipher, Almanca ziffer biçimlerinde Arapça’dan alınmıştır. Arapça Cifr kelimesi Fransızca’ya chiffre “şifre” olarak geçti. Çoğul olan Sefirot sözcüğü İbranice’de “sayılar” anlamına gelmektedir. Sözcüğün tekil biçimi “Sefira”dır yani “şifre”.

Onlu sayılarla dört işlemi anlattığı, kimi kaynaklarda Harzemli’nin Aritmetiği adı ile de anılan yapıtının değişik çevirilerine rastlanmaktadır, Bunlardan biri, Onlu sayılarla dört işlemin açıklandığı ; Sevillalı John’ın 12. Yüzyıl sonlarında Latince çevirisi : “Liber Algoarismi de Practica Arismetica” ve Avrupa’ nin bilimsel çevrelerini çok etkilemiş Toledo çevirisi olan “Algorisimi de indeorum” dur. İspanyolca’daki “gnarismo-algoritma”ve “cipher-sıfır” ile İngilizce’deki “algorithm” terimleri bu yapıtın etkisiyle doğmuştur.
Harizmi, Liber Algoritmi’yle Batıya, dokuz sayıyı ve sıfırı kullanmanın basitleştirilmiş yöntemlerini öğretti. Öğretisi, yalnızca matematikçiler çevresiyle sınırlı kalmadı ve hızlı bir biçimde halkın anlayacağı ve günlük işlerde kullanılan işlemler durumuna geldi. Çeşitli okullar, özellikle Algoritm Okulu bu işlemleri yaymak için çaba harcadı. Alman Zerclaerli Thomas, 13.yüzyıl Almancasıyla yazılmış kitabında bu sayıları kullandı. Harizmi, Avrupalıları Romen rakamlarının kısırlığından kurtarmış ve “bilimin her dalında kullanılan bir matematiği Batılılara öğretmişti.”

Literatürümüzde Harezmi

Katip Çelebi’nin Keşf Ez Zünun adlı eserinin indeksinde HARZEMİ adıyla başlık yeralmaktadır. 80 sayfada Harzemi adı geçmektedir.
Hilmi Ziya Ülken XX yüzyılın 30. yıllarından Türk tefekkürü, düşüncesi hakkında araştırma yapmaya başlamış, iki ciltlik “Türk tefekkürü tarihi” kitabını yazmıştır.
Katip Çelebi’nin 17.yüzyılda yazdığı Keşf Üz Zünun adlı eserinden sonra Harezmi’ye, Hilmi Ziya Ülken’in 1933 yılında yayınladığı Türk Tefekkür Tarihi adlı eserinde değinilmiş, 1957 yılında İTÜ profesörlerinden bilim tarihçisi Ahmed Hamid Dilgan’ın (1901-1976), Muhammed İbni Musa ElHarezmi adlı kitabı yayınlanmış ardından 1985 yılındaki   Uluslararası İbn Türk Hârezmî, Fârâbî, Beyrûnî ve İbn Sînâ Sempozyumu’nda ( 9-12 Eylül 1985) Harezmi ile ilgili tebliğler sunulmuştur.


Harezmi’nin eserlerinin Avrupa’ya 12. yüzyıldan başlayarak tercüme edilmesi ve Avrupa matematik düşüncesini, rakkam sistemini dönüştürmesine karşın, felsefe ve matematiğin Türk Düşüncesinde terkedilmesi, Harezmi Düşüncesi ile bağların koparak düşüncenin donuklaşması, Hilmi Ziya Ülken’in 1933 tarihli kitabına  kadar sessizliğe gömülmesi; ayrı bir araştırma konusu olmalıdır.





6. İmam Maturidi,  / (M.S. 853-944) (Doğum yeri: Semerkant, bugünkü Özbekistan'da)

7. Farabi   / (M.S. 872-950) (Doğum yeri: Otrar, bugünkü Kazakistan'da)

8. EL BİRUNİ Maveraünnehir 973-1048 Kas, Harezm, İran, Gökbilim, Matematik, Doğa bilimleri, Coğrafya ve Tarih. “Evrensel Bir Deha”



9. İbni Sina, (M.S. 980-1037) (Doğum yeri: Buhara, bugünkü Özbekistan'da)

1000 - 1500


10. Yusuf Has Hacip  / (M.S. 1017-1019? - 1077) (Doğum yeri: Balasagun)

İlk Anayasamız'ın Müellif Mütefekkiridir. 


Misyon: Kutadgu Bilig (Bilginin Kutsallığı)
Vizyon: Türk Devlet Felsefesi 

Aklın süsü dil, dilin süsü sözdür;

Kişinin süsü yüz, yüzün süsü gözdür.

İnsan sözünü diliyle söyler;

 sözü iyi olursa yüzü parlar


Video: Asya'nın Kandilleri: Yusuf Has Hacib


11. Kaşgarlı Mahmut / (M.S. 1055-1102) (Doğum yeri: Kaşgar)

12. NizamülMülk / (Doğum yeri: Doğum: 10 Nisan 1018, Tus, İran - Öldürüldüğü tarih ve yer: 14 Ekim 1092, Nihavend, İran)


İkinci Anayasamız'ın Müellif Mütefekkiridir, Acemleşmeye mani olmuştur.


Misyon: Devletin Nizamı (Nizamül Mülk)
Vizyon: Siyasetname

Rakip: İRAN


"İlmin değeri de diğer mumların kendisinden ışık aldığı enerji kaynağına benzer."



13. ÖMER HAYYAM, Horasan 1048-1131 Nişabur, İran Felsefe, Matematik, Astronomi "Adalet evrenin ruhudur."

14. İmam Gazzali  (M.S. 1058-1111) (Doğum yeri: Tus, bugünkü İran'da)


15. Ahmet Yesevi  / (M.S. 1093-1166) (Doğum yeri: Sayram, bugünkü Kazakistan'da) 


16. Mevlana / (Doğum yeri:  30 Eylül 1207, Vakhsh, Tacikistan - Ölüm: 17 Aralık 1273, Konya)


17. Yunus Emre / (1240-1320)


18. Hacı Bektaşı Veli / (Doğum yeri:  1209, Nişabur, İran - Ölüm: 1271, Anadolu)


19. PİRİ REİS 1465-1553 Gelibolu Haritacılık “Dünya ne kadar küçük...”


20. Fuzuli Leyla Mecnun,  / (Doğum yeri: 1483, Kerbela, Irak - Ölm: 1556, Kerbela, Irak)  “Aşk imiş her ne var alemde” 



1500 - 2000



21. Katip Çelebi / (1609-1657) (Doğum yeri: İstanbul)

İlk Garbiyatçı.


Katip Çelebi'nin 15 bin yazmanın özetini çıkardığı Keşf-El Zünun benzeri bir çalışmayı başka hiçbir dünyalı yapmadı, yapamadı. 

Bunlara karşın uzun süreden beri hakkında tartışmaların yapıldığı Kâtip Çelebi iki alanda üzerinde yeterince durulmadığı anlaşılmaktadır. Bunların ilki metodolojinin ve kaynakları, diğeri ise Avrupalı bir çağdaşı ile mukayesesidir. 


Kâtip Çelebi’nin döneminde ve sonrasında skolastisizmin kullanımı devam ederken Avrupa’daki metodolojik devrim belki de Kâtip Çelebi ile sınırlı kalmış olmalıdır. Zaten, Kâtip Çelebi’yi de pek çok kişi için özgün kılan durum, onun bu metodolojik farklılığıdır. 


Avrupa’daki kutsal metinlere sıradan kimselerin doğrudan teması meselesiyle başlayan Rönesansın aslında bir metod değişikliği olduğunu anlamak gerekir. 


Avrupa’daki skolastik metodun Reform ile değişime tabi tutulması genel kabullerin değil ama gözlem sonucunda elde edilen bilginin önünü açmıştır. 


Bu husus, Kâtip Çelebi üzerinden siyasi olmaksızın tartışılmamıştır. Kâtip Çelebi’nin mukayese edilmesi gereken diğer alan ise ilgili dönemde gelişen bibliyografist akımdır. 


Seferler esnasında gördüğü ve künyelerini kaydettiği eserlerle neredeyse doğunun tüm yazmalarını listelemiştir. 



  • Diyarbakır
  • Erzurum
  • Hamedan
  • Bağdat 
  • Halep
Enteresan bir biçimde aynı zaman diliminde benzer bir bibliyografyayı Edward Bernard adında bir astronomi profesörü hazırlamıştır. Her ikisinin de bu türlü çalışmaları hem ilgi çekici hem de eş zamanlılığı bakımlarından önemlidir. 

Avrupa’daki merak zamanla gelişerek ilk ansiklopedi ve ansiklopedistlerin ortaya çıkmasına yol açmış olmalıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nda ise benzerleri bir dönem sonrasında ortaya çıkmıştır. 


"Diyorum ki felsefe ve hikmet ilimleri, İslam'ın fethinden sonra, Osmanlı Devletinin orta devrelerine kadar Anadolu'da da faydalı oldu. Bu asırlarda kişinin şerefi, aklî ve naklî ilimlerde elde ettiği bilgiler ve bu sahadaki tahsilinin miktarı ile orantılı idi. Bu asırda hikmet ve şeriatı birleştiren allâme Şemseddin Fenan, Fazıl Kadızâde Rumî, allâme Hocazâde, allâme Ali Kuşçu, Fazıl Ibn Müeyyed, Mirim Çelebi, allâme Ibn Kemal ve Fazıl Kınalızâde gibi derin (fuhûl) âlimler vardı. Kemahzâde bunların sonuncusudur. Gerileme devri başlayınca, bazı müftülerin, felsefeyi tedristen kaldırıp, onun yerine Hidaye ve Ekmel derslerini koymaları sebebi ile ilimlerin rüzgarı durdu. İlimler bütünüyle yok oldu."


"Aklî ve hikmet ilimlerinden bî behre olan, diğer ilimlere tamamıyla vakıf olamaz" 


"...Bundan sonra halk arasında şayi olan inkarın aslına gelelim. Sadr-ı Islâmda Sahâbe-i Kiram Hz. Peygamber (S.A.V.)'den ahz ve rivayet ettikleri kitap ve sünnete teşebbüs edip, kavaid-i Islâmiye rusuh ve istihkâm bulmadan gayri ilimlerle meşgul olmayı tecviz etmediler. Onlann vyasaklanması hususunda da şiddet gösterdiler. (...) Zira böyle olmasa halk, Kitabullah ve Sünnet-i Resulillahî hıfzdan kalıp, diğerleri ile meşgul olurlardı. Ve kavid-i Islâmiye bu mertebe rusuh ve istihkâm bulmazdı. Sadr-ı evvelde onlar ol maslahatı gördüler. Sadr-ı sanide ve saliste tabiîn edille-i şeriyyeden ahkam-ı îlâhiyeyi istimbat edüp yazdılar ve çizdiler."


22. Evliya Çelebi / (Doğum yeri: 25 Mart 1611, İstanbul - Ölüm: 1682, Kahire, Mısır) 


Seyyah;17. yüzyılın önde gelen gezginlerindendir. Kırk yılı aşkın süreyle Osmanlı topraklarını gezmiş ve gördüklerini Seyahatnâme adlı eserinde toplamıştır.





23. Niyazi Mısri / (Doğum yeri: 9 Mart 1618, Malatya – Ölüm: 1693, Limni Adası) mutasavvıf  "Hakk ilmine bu âlem bir nüsha imiş ancak, Ol nüshada bu Âdem bir nokta imiş ancak"



24. NAİMA, 1655-1716 Halep, Suriye Tarih yazarı, İlk Osmanlı vakanüvisi
25. ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI, 1703-1780 Erzurum Mutasavvıf “Mevlam görelim neyler, Neylerse güzel eyler”

26. ŞEYH GALİP, 1757-1799 İstanbul Divan Edebiyatı Şairi, Mutasavvıf


27. AHMET CEVDET, 1822-1895, Bulgaristan, Lofça Devlet ve Bilim Adamı, Tarihçi, Hukukçu, Şair "Şark medreselerinin son güneşi: Ahmet Cevdet Paşa’dan beri bu memlekette kimse bir Hamidullah, bir Fazlurrahman veya bir İkbal aramasın." İlber Ortaylı

28. ŞEMSETTİN SAMİ, 1850-1904 Fraşer, Yanya, Yunanistan Sözlükçü, Yazar, Ansiklopedist


29. Mehmet Akif Ersoy (Doğum yeri: 20 Aralık 1873, İstanbul -Ölüm: 27 Aralık 1936, İstanbul)

30. Cemil Meriç, 1916-1987 Gümülcine. Düşünür. "Türk aydını yangından kaçar gibi uzaklaşıyor memleketten. Hayır, kirlettiği bir odadan kaçar gibi... 1963 Türkiye'si Voltaire'lerin Fransa'sından yüz kere daha hür. Voltaire'ler nerede?"

"Zavallı Türk intelijansiyası! Kimlerin peşinden gitmemiş. Düşmanları dost, dostları düşman olarak tanımış. Peygamber’in adını anmaya cesaret edemeyen bir Efgani’yi Peygamber kadar saygıya layık görmüş."  
              

KAYNAKÇA:


Düşünce ve Bilim Tarihi, Osmanlılık Öncesinde..Ümit Hassan, ss.283-360


http://www.aksam.com.tr/yazarlar/h-humeyra-sahin/klasiklere-yonelmek-c2/haber-499428

http://www.klasikdusunceokulu.org/

Osmanlı Müellifleri, Bursalı Mehmet Tahir Efendi









1 yorum: